Faruk Beşer
Eklenme Tarihi: 01 Mart 2013 00:00
Süt bankaları iyi bir niyetin kötü bir meyvesi olabilir
Ne var ki, bu uygulama ilk bakışta insana cazip ve insani gibi gözükse de modern dünyanın içinden çıkılmaz yeni bir problemi olmaya da adaydır. İşin teknik ve tıbbi yönü kadar dini boyutu da vardır.
İslam Konferansı'na bağlı Fıkıh Akademisi 1985 te süt bankalarının caiz olamayacağına karar vermişti. Avrupa Fetva ve Araştırmalar Meclisi ise 2006 da verdiği bir fetva ile, özellikle Avrupa'da süt bankalarının bir zaruret haline geldiğini, kimin sütü olduğu bilinmedikçe de mahremiyet oluşturmayacağını öne sürerek uygulamanın caiz olduğuna hükmetmişti.
Sütkardeşliği İslam'da önemli bir kurumdur. Pek çok konuyla ilgilidir ve bunlardan doğan pek çok hüküm vardır.
Bir kadının sütünü emen çocuk mahremiyet ve tesettür açısından onun çocuğu olur, diğer çocuklarıyla ve mahremleriyle artık evlenemez. Onların yanında açılıp saçılabilir, kucaklaşabilir, elini yüzünü öpebilir vs.
Meselenin çok ilginç toplumsal boyutları da vardır. Süt emme yeni akrabalıklar, dostluklar, sevgi haleleri oluşturur. Emziren anne için artık kendi çocuğu olacak birisini bir anne şefkatiyle emzirme imkânı sağlar, yeni bir iş sahası açar, çocukları sevgisiz kreş ortamlarından kurtarır, eksik de olsa anne sevgisiyle büyümelerini sağlar, etnik kimlikleri, zengini ve fakiri birbirine bağlar ve daha pek çok ilişki oluşturur. Bütün bu yönleriyle süt akrabalığı gerçekten mucize bir kurumdur. Bunları sonraki yazılarımızda açmayı düşünüyoruz.
Ancak bunun süt bankaları şekline dönüştürülmesinin ciddi sakıncaları olacağı kanaatindeyiz.
Her şeyden önce İslam'ın helal haram çizgisine riayet etmeyi önemsemeyen bir devlet için bu bir mesele değildir. Bu günün yöneticilerinin hassas oldukları anlaşılıyor, ama yarın kimin ne yapacağı belli olmaz.
Halkın inancına saygılı bir yönetim mesela süt verenlerin sütlerini çok özel kayıtlarla saklar, kime verildiğini not eder ve nüfus dairelerine filanca ile falancanın evlenemeyeceklerini, çünkü sütkardeşi olduklarını bildirirse teoride bu mümkündür, ama uygulamada biz bunun sürdürülemeyeceği kanaatindeyiz.
Bu işin parayla yapılması halinde bir insan olan anne kendisinin bir parçası olan sütünü satmış olur. Kural olarak insanın kerametine binaen onun hiçbir parçası parayla satılamaz. Çünkü dünya metaı insanın hiçbir parçasının bedeli olamaz. Bu sebeple fıkıhta sütannelere ücret verilmesi meselesi akit teorisi ve akdin konusu açısından tartışılmış ve emziren anneye verilen ücretin sütün karşılığı değil, emzirme eyleminin karşılığı olduğu söylenmiştir. Oysa süt bankaları insanı ve onun ürününü pazara düşürmüş ve metalaştırmış olur.
Meseleyi bazı annelere sordum ve hepsi de fıtrî duygularıyla bundan hiç hoşlanmadıklarını söylediler.
Bir taraftan anne sütü özendirilirken diğer yönden annelerin emzirmelerinin önündeki engellerin kaldırılmaması da işin paradoksal yanıdır. Çalışan ve her an piyasada olan bir kadın çocuğunu yeterli düzeyde nasıl emzirecektir?
Başka bir mesele de şudur: Çocuğun bir başka anne tarafından emzirilmesi sadece vitamin açısından zengin olan bir gıdanın ona içirilmesi olayı değildir. Emerken çocuğun bir insan tenine temasının oluşturacağı karşılıklı manevi ve psikolojik etki de düşünülmelidir. Bu sebeple Kuranı Kerim, öz annenin emzirememesi durumunda çocuğu bir 'bir başka kadın emzirir' der. (65/6).
Buna göre süt bankaları yerine sütanneleri projesi geliştirmek gerekir.
Bütün bu ve daha bilmediğimiz hususlar hesaba katıldığında süt bankalarının teorik olarak mümkün olabileceği düşünülebilir. Ancak sakıncalarının çok fazla, kontrolünün adeta imkânsız olduğuna binaen caiz olamayacağını söylemek daha isabetli gözüküyor. İslam hükümlerini hesaba katmayan bir ülkede ise bu hiç mümkün olmaz. Mer'i hukukumuza göre sütkardeşliği bir evlenme engeli değildir. Sütkardeşlerinin birbirleriyle evlenmesine engel olmayan bir anlayışın, süt bankaları kurup, kimin kiminle sütkardeşi olduğunu takip etmesi beklenebilir mi?
Bir mani olmazsa gelecek iki yazım sütkardeşliği konusunda olacaktır.
Yorum Yap
Yorumlar