Cüneyt Bülent Şeker (Av)
Eklenme Tarihi: 27 Nisan 2025 01:14
Polis-Jandarma topuk kanı-aşı için ailelere baskı yapamaz!
BU GÜN URFADAN (Aşı-topuk kanı baskısı gören) BİR AİLE ARADI;
"Aşı olmadığı ve topuk kanı vermediği için POLİS ÖNCE TELEFON ARAMIŞ, SONRA 2 POLİS KAPISINA GELMİŞ; "KARAKOLA GELİN YOKSA SAVCILIĞA ŞİKÂYET EDERİZ SİZİ..." demişler.
ASIL BİZ BU POLİSLERİ ŞİKÂYET EDECEĞİZ... Uyuşturucuyla, suçla mücade bitirdiniz de topuk kanı mı kaldı?
Topuk kanı baskısından dolayı mağdur olduğu için beni arayıp bilgi isyeyen bir çok polis-jandarma ailesi ile tanıştım.
Ama bir de böyle zorla test-ilaç-aşı satıcılığına aracılık eden kolluk görevlileri var!
- - - - -
Polis-jandarma vatandaşı karakola davet edebilir mi?
Evet edebilir, suç üstü durumu veya (ciddi bir suç şüphesi halinde) SAVCILIK RESMİ YAZI İLE KARAKOLDAN İFADENİZİN ALINMASINI İSTEYEBİLİR. (Kendi kafalarından veya Sağlık-Aile bakanlığının talebi ile bunu yapamazlar.)
Ve aşı-topuk kanı vermemek ise suç değildir! Savcılık bunun için ifade alınmasını da isteyemez. (İstemiyor da zaten.)
Topuk kanı vermemek "AİLE İÇİ ŞİDDET DE DEĞİLDİR..." Ailenin tıbbi müdahaleyi ret-seçme hakkını kullanmasıdır.
Bu konuda gerekli ikazı yaptığımız bazı polis-jandarma görevlilerinden (yaptıkları yanlıştan vazgeçseler dahi) şöyle saçma bir mazeret duyuyorum;
"Polis her yerde herkes ile konuşurmuşşş..."
Konuşamazsın arkadaş!
Hele topuk kanı-aşı için milleti telefonla rahatsız etmen, kapısına gelmen en azından; "GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA VE HUZURU BOZMA SUÇUNU" oluşturur.
İçeriye bir adım atarsan veya kapıda uzun süre dikilirsen konut dokunulmazlığını ihlal (Veya teşebbüs) suçunu da oluşturur.
Peki bunların yaptığı nedir?
Mobning...
Nasıl olsa rüzgâr arkadan esiyor. Ama ya bir gün rüzgar tersten esmeye başlar ise?
Böyle bir hukuksuzluk, böyle bir zulüm ancak ESARET ALTINDAKİ bir millete yapılabilir.
Milleti için var olan bir hukuk devletinde böyle komik mazeretler ile vatandaşa suçlu muamelesi yapılamaz.
Bu baskının hukuki anlamı; bizim hayvan, çocuklarımızın ise kobay olduğudur.
Bu Milletimiz için bıçağın kemiğe dayandığı yerdir! Çünkü senin çocuğundan zorla test yapıp vücudunu delen, kanını alan; senin çocuğunu o testler ile hasta ilan ederse prosedüre uydurduğu tedavileri haydi haydi sana zorlar ve bu güya tedaviler ile çocuğunu öldürse bile sorumlu olmaz. Ve bu iş başlamıştır.
6000 genetik hastalık var, sen sadece 6 tanesinin peşindesin?
Neden (Çok nadir) bu 6 hastalık? Sadece (Seçilmiş) 6 hastalık için mi çocuğumuzun üstün yararını bizden daha çok düşünüyorsunuz?
Hemde çok daha önemli ve çok daha yaygın bir sürü hastalık varken... Hem sonra çocuklar için diğer sağlık hizmetleri bedava mı?
Testler hastalık teşhisi koymak için yeterli olmadığı gibi, ayarlanabiliyorda, bunu Covit-19 döneminde de gördük, o dönem bize öldüren aşı ve tedavileri zorlayanlar şimdi çocuklarımızın yani bu Milletin geleceğinin peşine düştüler.
Bu hastalıklardan 3 tanesinin tedavi masrafları çok astronomik ve ilaç şirketleri bir tedaviyi de vaat etmiyorlar, ortada tıp sektörünün; "Yaşam süresini uzatıyoruz vs."gibi Muallak vaatlerinden başka bir şey yok. Yani müthiş bir ilaç pazarlaması ile karşı karşıyayız. Bir yandan SGK kasası diğer yandan Milletin cebi boşaltılıyor!
Ama aileler kent meydanlarında (2 milyon 100 bin dolara satılan) "zolgensma" için (SMA) dilendiriliyor!
Bazıları ise topuk kanı vermediği için çocuğuna düşkün ailelere adeta "TERÖRİST MUAMELESİ" YAPIYOR? (Hatta şu günlerde teröristlere yapılmayan muamele bu ailelere yapılıyor)
Topuk kanı-aşı reddi yapan aile çocuklarında ise bu hastalıklara (nedense) rastlanmıyor.
Ve bu baskıyı yapanların ağzında; " DEVLET İSTİYOR, DEVLET EMRİ..." gibi laflar sakız gibi dolaşıyor.
Bence bunlar devlet görevlileri ve bürokratları; ALLAH ile karıştırıyorlar, çünkü böyle bir yetki ancak Allah C.C. de vardır.
Devlet EFENDİ DEĞİLDİR, Devletin görevi Millete ve onun temeli olan aileye HİZMET ETMEKTİR. Kamu çalışanları-bürokratlar ise halka rağmen kanun-kural icat edemez ve Türk Milletini bir şeye zorlayamazlar.
Devlet; "Ailenin uyuşturucu-alkol bağımlısı olması sebebi ile çocuğunu aç bırakması, sürekli ve terbiye sınırını aşacak şekilde dövmesi..." gibi istisnai ve acil durumlarda, Türk Milletinin gelenek ve isteklerine uygun bir şekilde, çocuğun sağlığı için müdahalede bulunabilir. Bunun da (şikayet-Sosyal hizmetler tespiti-doktor raporu) gibi koşulları vardır.
Ama sağlıklı çocuklara uygulanmak istenen birkaç yeni testi reddetti diye ailelerin kapısına dayanamazsınız! Burada iyi bir niyetin olmadığı açıktır.
Ve devlet görevlileri insan oldukları için hata yapabilir, satın alınabilir ve hatta ihanet içinde olabilirler.
Devlet (Bürokrasi-memur) hiç yanlış yapmıyor ise idare mahkemelerinin işi nedir?
Tabi bizim asıl meselemiz; "Balık baştan kokar" meselesidir. Yargı düzgün işlese bu durumda olur mu idik...
Yani kısaca siyonist tıp kartelleri (Ve temsilcisi DSÖ Türkiyedeki ayağı TTB) güdümündeki sağlık sektörüne rant sağlanmak için bu aşı-topuk kanı baskıları yapılıyor. Bu işin başı velayet hakkını yok etmek, sonu ise "NÜFUS KONTROLÜ"dür. (Nüfus da azalıyor zaten)
Bunların arkasında da Siyonist DÜNYA BANKASI vardır. Yani bazılarının "Devletten" kastı fiilen kurulmuş olan siyonizmin başında olduğu "Dünya Devleti" olsa gerekir. Bizim devletimiz bize bu zulmü yapmaz!
Ancak Türk Milleti bu esareti, bu dış kaynaklı zorbalığı kabul etmeyecektir. Bizde rant için feda edilecek bir damla kan yoktur! Size güvenmiyoruz, çocuklarımızı size teslim etmiyoruz, gelin (alabiliyorsanız) zorla alın...
Yorum Yap
Yorumlar