Anasayfa / Kemâl Özer / Biyogüvenlik Kurulu size ömürler
Kemâl Özer

Kemâl Özer

Eklenme Tarihi: 04 Nisan 2013 00:00

Biyogüvenlik Kurulu size ömürler

Güya, Türkiye’yi GDO’nun şerrinden koruyacak olan Biyogüvenlik Kurulu vardı. Vardı diyoruz çünkü artık…

5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu’na göre kurulan Biyogüvenlik Kurulu artık yok. Yok yok kapatılmadı. Adı var Kurul’un lakin kendi ortalıklarda yok.

En son 21 Eylül 2012’de toplanan Kurul, 6’dan fazla bir süredir de toplanmıyor.

Toplansa ne olur? Doğrusunu isterseniz hiçbir şey olmaz. Çünkü varlığı ile yokluğu arasında sadece bir fark var. Oda, GDO’lu ithalatı legalize etmek.

Görevi, Türkiye’ye girmesi istenilen GDO’lu mısır ve soya gibi ürünlere gerekli izinleri verdirmekti. O da verdi ve çekildi. Artık yapacak bir işi yok.

Bundan sonra da ağalardan birinin girmesi gereken ürünleri olursa, uyandırılır, aklar paklar ve tekrar çek(tir)ilir uykuya.

Aslında bu Kurul’un sekreteryası, bütçesi ve dahi kararlarının hiçbir yaptırımı yok. Aldığı kararlar, Bakanlığa tavsiye niteliğinde.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, Kurul’un tavsiye kararına uymazsa, kimsenin diyecek bir şeyi veya hukukun bir müeyyidesi olmaz, olamaz.

Özetle, Kurul’un varlığı Bakanlığın uygulamasına sözde ‘bilimsel’ bir kılıf giydirmekten ibaret.

Zaten Kurul üyelerinin kahir ekseriyeti bakanlıklara ait alt düzey vekil bürokratlardan oluşuyor.

Başka bir detay ise Kurul’un eski üyeleri gönderilmiş yerine yenileri tayin edilmiş. Başkanı ise değişmemiş. Aslında isimlerin kim olduğunun pek de önemi yok. Önemli olan rolü!

* * *

GDO konusunda konuşanlar genelde ilk cümle olarak ‘GDO’ya karşıyım’ ardından da ‘Ama GDO dünyanın kaçınılmaz gerçeği!’ derler.

Tıpçılar bu tür cümle kuranların ‘Demirel sendromu’ denilen bir hastalıkla karşı karşıya olduğunu ifade ederler.

İşin kötü yanı, tıpçıların bu sendromun hiçbir şekilde tedavi edilemeyeceğine dair fikir birliği içinde olmaları…

Beyin nakli yapmayı düşleyen, bir başka deyişle beyne yeni bir beden giydirmenin hayalini kuran tıbbın, bu sendrom tedavisi konusunda sonsuza dek ümitsiz olması.

Hikmetli cümlelerin faili eskilerimiz, ‘çıkmadık candan ümit kesilmez’ deseler de; Demirelleşmenin bulaşıcı ve tedavisiz bir hastalık olduğunu sanırım düşünememişler.

Haklılar, çünkü o zamanda ne Demirel vardı, ne de gelebileceği ön görülmüştü. Onun için mirasının da bu denli ağır bir travmaya yol açacağını kimse bilemezdi.

Foundation/think tank sen ne işler açtın başımıza?

 

 

Yazarın Diğer Bazı Yazıları

Yorum Yap

Yorumlar

Bazı Haberler

Selam ver mutlu ol

Selam ver mutlu ol

Selamlaşmak, teşekkür etmek mutluluğu artıyor: Türkiye'de en çok hangi bölgeler yabancılarla konuşuyor? Rasülullah (a.s.v.) Hz. Enes’e (r.a.) şöyle buyurmuştur: “-Ey Enes! Ümmetimden rastladığın kimselere selam ver ki ömrün uzasın. Evine girdiğinde selam ver ki hayrın ve bereketin çok olsun.”

Edremit Aile Mahkemesi'ne Suç Duyurusu: Topuk Kanı zorbalığına tepki

Edremit Aile Mahkemesi'ne Suç Duyurusu: Topuk Kanı zorbalığına tepki

DSÖ'nün emir ve direktiflerine vahiy gibi sarılan Sağlık Bakanlığı hâmilelere şeker yüklemesi ve bebeklere topuk kanı zülmüne devam ediyor. Sezaryan zulmünü bitirmek için gayret etmeyen Sağlık ve Aile Bakanlıkları topuk kanı söz konusu olunca milleti tehditten geri durmuyor. Bebeklerinden zorla topu alınmasına itiraz eden Özdemir ailesi, Edremit 1. Aile Mahkemesinin aleyhlerine verdiği tedbir kararını Bursa Bölge Adliye Mahkemesine taşımıştı. Şimdi de aile adına açıklama yaptı.

Sezaryen çetesi

Sezaryen çetesi

Sezaryen doğum Türkiye'de neden bu kadar fazlar? Ne azcıdır ki soruyu soran BBC... Gerçek ise şu: Türkiye'nin nüfusunu azaltmak ve devleti soymak isteyen bir sezaryan çetesi var. Doğumhaneler bile çok yoğuk hale getirilerek normal doğum engelleniyor.