Anasayfa / Kemâl Özer / Bir Müslüman nasıl beslenir?
Kemâl Özer

Kemâl Özer

Eklenme Tarihi: 10 Şubat 2015 00:00

Bir Müslüman nasıl beslenir?

Yine İslam, Müslümanların her konuda bâtıla karşı mesafeli olmayı, etkisi altına girmemeyi ilkesel bir ölçü olarak koyar. Bir Mü’min beslenme hususunda da hem içerik, hem de şekilsel açıdan, Rasülullah (s.a.v.) gibi benzersiz bir örnek varken, İslam dışı örnekleri tercih edemez.

Batıl(ı) düşünce, insana özellikle de çocuklara ölçüsüzce yemeyi telkin ediyor. Bu sayede hem inancından uzaklaştırıyor, hem de sıhhatinden ediyor. Müteakiben de bozulan metabolizmayı tedavi için sayısız araç ve ilaç... Canlıların ölçülü ve sağlıklı beslenmesi, endüstrinin amaçlarıyla uyuşmuyor. Varlığı ifsat için önce ürünlerdeki lezzeti ve hazzı artırıyor, sonra da farklı araçlarla bilincimize saldırıyor.

Mutfağın inançla kopmaz bir ilişkisi varsa (ki var), o inancın mensuplarının kendi mutfağından ya da dininin sınırlarını çizdiği mutfaktan, ortaya koyduğu şekil, şart ve ölçülerde yararlanabilir.

Modern zamanlarda bu hususta az sayıda kafa yoranlardan biri de, Prof İbrahim Canan hocadır. ‘Kâmil manada Müslüman kalmak için, İslam’ın mutfağından yemek şart’ olduğunu belirten merhum hoca, tezini şöyle sürdürüyor: “Gayr-i Müslim mutfaktan beslenerek Müslüman kalmak zordur veya kendi kendimizi aldatmaktır!”

Malum, İslam, en küçük uygulamada bile ‘ehli kitap’ olarak tanımladığı dinlerin mensuplarına dahi benzemeyi reddeder. Başka bir ifadeyle bir Müslüman, Gayr-ı Müslim mutfaktan beslenmeyi kabul etmez. İslam mutfağında sarhoş ediciler, domuz, leş, yırtıcı hayvanlar ile yenilmesine izin verilenlerin şartlarına uygun yetiştirilip kesilmeleri hâli hariç, diğer hayvan etlerinin ile böcek ve haşerat gibi haramlar ve de şüpheli yiyecek ile içeceklere yer yoktur.

Bunlar İslam’ın helâl dairesinde kalan kesinler. Bunun yanı sıra şüpheliler ve tayyib şartını taşımayan fesada uğramış ürünler vardır. Bu yüzden her Müslüman, Kur’an-ı Kerim’in bu husustaki hükümlerini ve Hz Peygamber (s.a.v.)’in sünnetini en ince ayrıntısıyla bilmekle mükelleftir.

O (s.a.v.)’in sünnetinde, helâl, haram ve tayyiblerin yanı sıra; yeme içme adabı, miktarı gibi her türlü ölçüye de yer verilir. Yani İslam, kendi mutfağını inşa eder, mensuplarını da yalnızca ve yalnızca bu mutfaktan, koyduğu sınırlar çerçevesinde beslenmelerini ister. Bu mutfağın en önemli unsuru; kişinin ve toplumun beden, ruh, akıl ve inanç sıhhatini sağlamaktır.

Dünyayı bir imtihan alanı olarak yaratan ve niteleyen Allah (c.c.), kullarının bu dünyadaki her türlü davranışından hesaba çekeceğini belirtir. Hiç kuşku yok ki, insanlar yaptıkları ve yapmadıklarından hesaba çekilecekleri gibi, yedikleri ve yemediklerinden de hesaba çekilecekler. Yani helâli varken harama tenezzül etmekten de, helâli aramamaktan da, helâlde olsa ölçüsüz tüketmekten yani israftan da hesaba çekileceklerdir. Aynı zamanda bedenin hakkını vermemekten de…

İslam’ın mutfağa verdiği önem, hem ‘Mâide/sofra’ isimli özel surede, hem de Nisa, En’am, Bakara, Lokman ve Kehf gibi pek çok surede de gerektiği kadar işlenir. İslam herkes için hayatın, sıhhatin, aklın, neslin, dinin ve servetin korunmasını da şart koşar. Allah (c.c.), insana bedenini, dinini ve kâinatı ‘emanet’ olarak vermiş ve bunları korumasını emretmiştir. Bize düşen emanete sahip çıkmak! Bu ancak Rasülullah (s.a.v.)’in yapığı gibi davranarak sağlanabilir.

Bir Müslüman hatta bütün insanlar için, Hz Peygamber örneğinde olduğu üzere, yemek öncesi ve sonrasında el ve ağzını temizlemesi sıhhi bir şart. Başta besmele, sonra ise o nimetleri Yaratan’a şükür kaçınılamaz bir vecibe. Ama bunlar yeterli değil. Kişi “az”, “öz” ve “akıllı” beslenme

Yazarın Diğer Bazı Yazıları

Yorum Yap

Yorumlar

Bazı Haberler

Selam ver mutlu ol

Selam ver mutlu ol

Selamlaşmak, teşekkür etmek mutluluğu artıyor: Türkiye'de en çok hangi bölgeler yabancılarla konuşuyor? Rasülullah (a.s.v.) Hz. Enes’e (r.a.) şöyle buyurmuştur: “-Ey Enes! Ümmetimden rastladığın kimselere selam ver ki ömrün uzasın. Evine girdiğinde selam ver ki hayrın ve bereketin çok olsun.”

Edremit Aile Mahkemesi'ne Suç Duyurusu: Topuk Kanı zorbalığına tepki

Edremit Aile Mahkemesi'ne Suç Duyurusu: Topuk Kanı zorbalığına tepki

DSÖ'nün emir ve direktiflerine vahiy gibi sarılan Sağlık Bakanlığı hâmilelere şeker yüklemesi ve bebeklere topuk kanı zülmüne devam ediyor. Sezaryan zulmünü bitirmek için gayret etmeyen Sağlık ve Aile Bakanlıkları topuk kanı söz konusu olunca milleti tehditten geri durmuyor. Bebeklerinden zorla topu alınmasına itiraz eden Özdemir ailesi, Edremit 1. Aile Mahkemesinin aleyhlerine verdiği tedbir kararını Bursa Bölge Adliye Mahkemesine taşımıştı. Şimdi de aile adına açıklama yaptı.

Sezaryen çetesi

Sezaryen çetesi

Sezaryen doğum Türkiye'de neden bu kadar fazlar? Ne azcıdır ki soruyu soran BBC... Gerçek ise şu: Türkiye'nin nüfusunu azaltmak ve devleti soymak isteyen bir sezaryan çetesi var. Doğumhaneler bile çok yoğuk hale getirilerek normal doğum engelleniyor.