Anasayfa / Kemâl Özer / Gıda yalanları
Kemâl Özer

Kemâl Özer

Eklenme Tarihi: 27 Şubat 2011 00:00

Gıda yalanları

Yalancılar kahvelerinde her konu için uzmanlaşmış yalancılar olduğundan, bu adam, alacak verecek meselelerinde profesyonel yalancıların olduğu kahveye girmiş…

Girer girmez biri adama ‘Abi şe..siz size daha borcunu ödemedi mi?’ diye çıkışmış. Adam, ‘hayır borçlu olan benim’ deyince, bu kez ‘abi şe..size kaç defa ödeyeceksin?’ demiş.

Yalan ve hile sorunu günümüzde birçok sektör için geçerli olmakla birlikte konumuzun gıda olması hasebiyle, gıda sektöründeki yalanlar, -bu tür kahvehanelerde geliştirilmediğine göre- acaba kimler tarafından niçin geliştirilmiştir ve bu alanlar nelerdir?

Satın alınan ürünlerin etiketlerinde, çarşı pazarda ve bazı uzmanların(!) dilinde aşağıdaki ifadeleri sıkça okur veya duyarız. Peki, bunlar ne anlama gelir?

Ürünün üzerinde “yüzde yüz yerli” yazıyor, içindekileri okuyorsunuz, neredeyse Türkçe kelime yok. İçindekilerin çoğu ithal malzemeler…

Karton kutu veya seleye/sepete samanı koyup, üstüne de “köy yumurtası” yazdın mı, işte sana yersen(!) köy yumurtası? Sanki köyde tavuk kaldı da! Bir de köyde ne kadar çok yumurta üretiliyormuş ki, artık her satanın sattığı köy yumurtası…

Ürünün içindekiler kısmına bakıyorsun, “yenilebilir jelâtin” yazıyor. Bir de yanında “Ürünlerimizde domuz yağı ve domuzdan elde edilen hiçbir katkı maddesi yoktur” ibaresi gözümüze sokarcasına not ediliyor. Oysa Türkiye’de 1 gr bile jelâtin üretilmez. DTM verilerine göre; Türkiye jelâtini 16’sı batılı, toplam 17 ülkeden ithal ediyor. Dünyada jelâtinin yüzde 70’i domuz derisinden üretilir. Geriye kalan yüzde 30’un ise helâl kesim olduğunun hiçbir garantisi zaten yok. Okumaya devam ediyorsunuz ve üründe “mono digliserit” içeriğini görüyorsunuz. Ne garip ki, çoğu kez buda domuzdan elde edilir...

Bazı ekmek yapımında İngilizce kısaltıcı anlamında “shortening/yağ” ifadesini görürüz. Unlu mâmullerde dünya gıda literatürüne de bu isimle geçen ‘shortening/unlu mâmul yağları’ kullanılır. Bununda en ucuzu ve yaygın olanı, “domuz iç yağı ve kuyruk yağı” (lard) olanıdır. Ekmek satışları çoğunlukla etiketsiz olduğu için, alırken kimse en çok tüketilen gıda maddesinin içeriğini zaten öğrenemez…

Hikmetinden sual olunmaz, her nedense dünyada üretilen her şeyin helâli(!), hiçbir denetimin olmadığı, olsa bile menşeinin ne devletin, ne de tüketicinin umurunda olmadığı ülkemize -bir yolunu bulup- geliyor demek ki?

Artık her üründe ‘domuz içermez’ uyarısı “alkol ve türevi katkılar içermez” uyarısıyla birlikte bulunuyor. Tavuktan gazoza, bazı tatlılardan kolaya, meyve sularından enerji içeceklerine kadar pek çok ürüne alkol ekleniyor. Mevzuat hazretlerinin izin verdiği ürünlere alkol eklenmesi devam ettiği halde, bu klişe yalanda ambalajlara not edilmeye devam ediyor…

Bazı yalanlar da var ki; gerçeğini yazsalar çoğu insan bu ürünleri satın almayacak. İşte bunlardan bir kaçı…

Margarin yerine “hidrojenize bitkisel yağ”, dikkat ishal olabilirsiniz yerine “laksatif etki” yazılmalı ki, gönül rahatlığıyla alıp tüketelim.

Fenilalanin vücut için gereklidir. Bu ihtiyaç, proteinli gıdalardan sağlanır. Ancak endüstriyel ürünlerle alınan fenilalanin, -bir amino asidin metobolize edilemeyerek- kanda ve diğer vücut sıvılarında artarak çocuğun gelişmekte olan beynini harap edip, Türkiye’de yaygın görülen ileri derecede zeka özürlü (fenilketonüri) olmasına neden olduğu iddia edilir. Bu soruna ise, çoğunluğu -son günlerin en tartışmalı ürünü olan- mısırdan elde edilen früktoz, glikoz gibi şekerler ile aspartam, sakkarin gibi tatlandırıcıların yol açtığı belirtiliyor. Bu tatlandırıcıları içeren ürünlerin kullanıldığı endüstriyel gıdalarda ‘fenilalanin içerir’ uyarısı yer alır. Peki, ürünlerin ambalajında ‘fenilalanin içerir’ yerine; ‘şişmanlığa, diyabete, kansere neden olabilir’ denilse, alır mıydınız? Siz almazsanız kapitalist endüstri bunu kime satardı? Ekonomik istikrar bozulacağına, sizin sağlığınız bozulsa kıyamet mi kopar? Bir iki cazgırlık yapıp, susarsınız nasılsa…

Şeker hastasısınız ve doktorunuz reçetenize tatlandırıcı yazdı. Baktınız ki aspartam, sakkarin veya bir benzeriymiş… Oysa aspartam; yüzde 40 oranında sinirsel bir uyarıcı olan aspartik asit, yüzde 50 oranında beyin için zararlı fenilalanin ve yüzde 10 oranında da metil alkol içerir. Evet, yanlış duymadınız, metil alkol yani kanserojen ispirto... Bu üründe de, “alkol içermez yazıyor”du değil mi?

Güya ülkemizde, bebeklerin ürünlerine GDO’lu ürün eklemek yasak(!) ya… Ama bir bakın, Bebe… diye devam eden markanın -6 aylık bebekler için gerekli- diye pazarladığı gereksiz bebek ürününün etiketinde “modifiye mısır nişastası” yazıyor. Sadece onda mı? Ketçaplar, soslar, çorbalar, çikolatalar vs’lerde de rastlıyoruz aynı ifadeye… Peki, “modifiye” ne demek? ‘Yok canım değildir!’ Tam da tahmin ettiğiniz gibi, yani GDO’lu demek.

Devletin kurumu Çaykur bile, kimyasal gübrelerle yetiştirilen ve fermante edilen çayların ambalajına “doğal” yazıyor. Üstüne üstlük bir de üç-dört katına “organik” dediği çayı satıyor. TDK’nın sözlüğüne baktığınızda ‘organik, natürel, doğal, tabiî’ kelimeleri aynı anlama geliyor. Yani bu kelimeler, ‘tabiî’ kelimesinin yerine uydurulmuş. Peki, hangisi doğru ‘organik mi, doğal mı?’ Natürel, doğal, organik masalını devlet yaparda, özel sektör geri durur mu?

Pazarda herkes “tarla domatesi bunlar” diye bağırıyor. Neredeyse her üründe doğal, natürel ve şimdi de organik... Bakalım ardından ne gelecek?          

Yazarın Diğer Bazı Yazıları

Yorum Yap

Yorumlar

Bazı Haberler

Selam ver mutlu ol

Selam ver mutlu ol

Selamlaşmak, teşekkür etmek mutluluğu artıyor: Türkiye'de en çok hangi bölgeler yabancılarla konuşuyor? Rasülullah (a.s.v.) Hz. Enes’e (r.a.) şöyle buyurmuştur: “-Ey Enes! Ümmetimden rastladığın kimselere selam ver ki ömrün uzasın. Evine girdiğinde selam ver ki hayrın ve bereketin çok olsun.”

Edremit Aile Mahkemesi'ne Suç Duyurusu: Topuk Kanı zorbalığına tepki

Edremit Aile Mahkemesi'ne Suç Duyurusu: Topuk Kanı zorbalığına tepki

DSÖ'nün emir ve direktiflerine vahiy gibi sarılan Sağlık Bakanlığı hâmilelere şeker yüklemesi ve bebeklere topuk kanı zülmüne devam ediyor. Sezaryan zulmünü bitirmek için gayret etmeyen Sağlık ve Aile Bakanlıkları topuk kanı söz konusu olunca milleti tehditten geri durmuyor. Bebeklerinden zorla topu alınmasına itiraz eden Özdemir ailesi, Edremit 1. Aile Mahkemesinin aleyhlerine verdiği tedbir kararını Bursa Bölge Adliye Mahkemesine taşımıştı. Şimdi de aile adına açıklama yaptı.

Sezaryen çetesi

Sezaryen çetesi

Sezaryen doğum Türkiye'de neden bu kadar fazlar? Ne azcıdır ki soruyu soran BBC... Gerçek ise şu: Türkiye'nin nüfusunu azaltmak ve devleti soymak isteyen bir sezaryan çetesi var. Doğumhaneler bile çok yoğuk hale getirilerek normal doğum engelleniyor.