Şeytanî kibir yuvası sular altında

‘Küresel ısınmaya, depremlerin en şiddetlisine, her türlü patlamaya, meteor düşmesi ve hatta nükleer saldırılara karşı dirençli’ diye kibirleniyorlardı, suya bile dayanamadı. Tabii tohumları insanlığın elinden alıp, yaratılışına müdahale edilmiş hibrit ve GDO’lu tohumları dayatmak için 2007’de kurulan ve ‘kıyamet günü kasası’ diye de adlandırılan ‘Svalbard Küresel Tohum Deposu’ çöpe döndü. Geçtiğimiz Mayıs’ta su basan şeytanî depo yine sulara teslim oldu. Tüm dünyadan toplanan; Afganistan, Irak,

Şeytanî kibir yuvası sular altında

 YENİSÖZ ÖZEL

Monsanto, Rockefeller, Bill Gates gibi küresel şeytanların da içinde olduğu iblisler konsorsiyumunca yüz milyonlarca dolar harcanarak inşa edilen tohum bankasını yine su bastı. Geçtiğimiz mayıs ayında su basan dünyanın sözde en korunaklı yapısı, yine suya teslim oldu. Kibir ve yalanların kalesinin sular altında kalması ise alay konusu oldu.
 

NÜKLEERE DAYNAKLIYDI, SUYA TESLİM OLDU

Norveç'in kuzeyindeki Svalbard takımadasında buzulların arasındaki bir dağın 130 metre derinliğine inşa edilen “yalan ambarı” için, küresel felakette Nuh'un Gemisi gibi işlev görecek deniliyordu. ‘Küresel ısınmaya, depremlerin en şiddetlisine ve hatta nükleer saldırılara karşı dirençli' diye kibirli kibirli cümleler kuruluyor, insanlar aldatılıyordu. Ancak mağa şeklinde inşa edilen yapı, son 9 ayda iki kez sular altında kaldı.


DAHA ÖNCEDE YANGIN ÇIKMIŞTI

Küresel mafyanın, insanlığın ortak mülkü tabiî tohumları depoladıkları Svalbard adasında 2012 yılında da yangın çıkmıştı. Küresel şeytanların yüzbinlerce gerçek tohum türünü sakladıkları adadaki bir kömür santralindeki yangın sonrasında halk adadan tahliye edilmiş, alevlerin tohum bankasını da tehdit ettiği dile getirilmişti. Büyük olmadığı belirtilen yangına rağmen ada halkının tahliye edilmesi çeşitli kuşkulara yol açmış, gelişmenin bir tezgâh mı, yoksa sıradan bir yangın mı olduğu netlik kazanmamıştı.


HER ŞEYLERİ YALAN DOLAN

‘İnsanlığın son umuduydu, su koyuverdi' şeklindeki haber başlıkları ile alay konusu olan ‘Svalbard Tohum Deposu/Bankası' kıyamete bile dayanıklı idi. Bu yüzden de ‘kıyamet deposu'  olarak anılmakta ve ‘Nuh'un Gemisi gibi işlev görecek' diyerek reklamı yapılmaktaydı. Bırakın bir felaketi, sıradan buzul erişmesine bile dayanamadı. Şimdi ise tesisin yeniden yapılması gündemde. Bu yıl başlaması planlanan proje her şey yolunda giderse 2019'da sona erecekmiş, lakin işler de yolunda gideceğe benzemiyor.


TOHUM BANKASININ GİZLİ AMACI NE?

Alman kökenli ABD'li gazeteci, siyaset bilimci F. William Engdahl, tohuma müdahalenin en önemli amaçlarından birinin istenmeyen ırkların kısırlaştırması olduğunu söylemişti. ‘Norveç'teki Tohum Deposu dünyayı ele geçirme planının bir parçası' diyen Engdahl, ziraat sektörünü elinde tutan GDO devlerinin insanlık için gerçek bir kıyamet hedeflediklerini belirtiyor.

ŞEYTANÎ TOHUM DEPOSU KİME AİT?

Küresel Hasat Çeşitliliği Örgütü (Global Crop Diversity Trust - GCDT) adlı bir yapı tarafından işletilen sözde kıyamet deponun başında, Lewis Coleman ile Margaret Catley-Carlson bulunuyor.  Lewis Coleman, Hollywood Dream Works Animation, ile ABD'nin en büyük Pentagon anlaşmalı askeri endüstri şirketi olan Northrup Grumman Corporation'ın eski başkanı. Kanadalı Margaret Catley-Carlson ise Rockefeller'e ait New York merkezli Nüfus Konseyi (Population Council)'nin eski başkanı idi. Nüfus Konseyi ise Rockefeller tarafından 1952'de kurdulmuş, Türkiye'nin de aralarında olduğu ülkelerde aile planlaması adı altında insanlığı kısırlaştırmak için faaliyet gösteren, özellikle de hedef 14 adı verilen ülkelerde kısırlaştırma çalışmaları yürüten bir teşkilat.


DÜNYAYI ELE GEÇİRMEK İSTİYORLAR

Ziraat sektörünü ellerinde tutan GDO ve hibrit tohum devlerinin bizim bilmediğimiz bir şeyler biliyor diyen Engdahl, düşünüyor. Svalbard adasındaki buzlaşmış kayalıklarının altında kurulan tohum deposunun ise “dünyayı ekonomik ve genetik olarak ele geçirme” planın bir parçası olduğunu belirtiyor.  Gerçeği görmek için proje sahiplerinin kimliği ve geçmiş icraatlarına bakmak yeterlidir diyen ünlü gazeteci William Engdahl, tohum bankalarının da şeytanca bir fikrin ürünü olduğunu söyleyip ekliyor: İyi niyetli olsalar gerçek tohumların yapısını bozmak yerine toprakla buluştururlardı


PROJEDE KİMLER VAR?

Suların teslim aldığı Norveç'teki tohum deposunun arkasında Rockefeller ve Pentagon'un yanı sıra, Bill-Melinda Gates Vakfı, patentli GDO tohum ve tarım kimyasalları devleri Monsanto, DuPont, Pioneer Hi-Bred, Syngenta ile -ABD, İngiltere, Norveç, Almanya, İsviçre ve Kanada'dan da devlet fonları yer alıyor.


BILL-MELINDA GATES VAKFI'NIN AMACI NE?

Milyonlarca dolarlık bir kaynakla "Yeşil Devrim" diye bilinen tohumda gen devrimini başlatan ve zirai değişim ile genetik saflığı yok etme faaliyetleri yürüten Rockefeller'den sonra aşılama yalanıyla insanlığı kısırlaştırma, tohumları ele geçirme görevi ihalesi Bill-Melinda Gates Vakfı'na veriliyor. Dev servete sahip zenginler, bu vakfa her yıl milyarlarca dolar aktarıyor. Kirli işlede buradan finanse ediliyor.


HİBRİT TOHUMLARLA TEKEL TUZAĞI

Rockefeller'in gelişmekte olan ülkelerde yürüttüğü Yeşil Devrim çalışmalarını “korkunç” olarak tanımlayan William Engdahl, Rockefeller Vakfı 1946'da sadece adı yeşil olan "Yeşil Devrim"i ile ilgili şunları söylüyor: “Neydi Yeşil Devrim? Rockefeller'in çalıştığı Meksika, Hindistan gibi ülkelerde daha çok ürün veren ıslah edilmiş tohum çeşitleriyle açlık sorununu büyük ölçüde çözmeyi vaat ediyordu. Yıllar sonra. Yeşil Devrim'in aslında Rockefeller ailesinin ileride tekelleştirebilecekleri bir tanın ısı geliştirme planı olduğu ortaya çıktı; tıpkı yarım yüzyıl önce petrol endüstrisi işinde yaptıkları gibi. Yeşil Devrim gelişmekte olan piyasalarda yeni hibrid tohumların üretilmesine dayanıyordu. Hibrid tohumlar üreyemedikleri için çiftçilerin her sene tohum alması gerekiyordu. Hibrid tohum patentlerinin DuPont / Pioneer Hi-Bred'in ve Monsanto'nun başını çektiği bir avuç dev tohum şirketinin elinde toplanması daha sonra GDO'lu tohum darbesi için yolu açtı. Hibrid tohumlar ve bu tohumların ihtiyaç duyduğu kimyasal gübreler, çiftçileri tarım ve petro-kimya şirketlerine bağımlı hale getiriyordu. Bu gübreler Rockefeller kontrolündeki büyük petrol şirketlerinin ürünüydü. Ot ve böcek zehirleri de petrol ve kimya devleri için ek pazarlar oluşturuyordu. Böylece tohumlar ve insanlığın geleceği ele geçiriliyordu. Besin değeri son derece kötü hibrit tohumlar bu nedenle şirin gösterildi. Oysa her şey, her halleri gibi kocaman bir yalandı.


İSLAM ÜLKELERİNDEKİ TOHUMLARI D-8'E TOPLATTILAR

D-8 ülkeleri gıda güvenliği konusunda ortak politikalar oluşturmak amacıyla tarım alanında üretilen projeleri hayata geçirildi. D-8'in 2009 yılı Haber bülteninde yer alan açıklamaya göre "D-8 ülkeleri gıda güvenliği konusunda ortak politikalar oluşturmak amacıyla tarım alanında üretilen projeleri hayata geçiriyor. Bu projelerin ilk adım olan D-8 Tohum Bankasının kuruluş çalışmaları Türkiye'nin öncülüğünde başlıyor. Bu bağlamda 21-24 Temmuz 2009 tarihleri arasında Türkiye'de gerçekleştirildi. Dönemin Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) Başkanı Hakkı Şafakses D-8'in 350 milyon dolar tutarındaki tohum projesini ise Dünya Gıda Örgütü (FAO) ve Avrupa Birliği (AB) ile küresel tohum şirketlerinin finanse edeceğini açıklamıştı. Finansörlerin tek şartı ise toplanan genetik materyalin nüshalarını alıp olan ‘Svalbard Tohum Deposu/Bankası'na götürmek olduğu açıklanmıştı. 


SADDAM'IN YA DA EBU GARİB TOHUMLARI NEREDE?

‘Nükleer savaş, iklim değişimi veya meteor düşmesinin dışında bir felaketten mi söz ediyorsunuz' sorusuna cevap veren Engdahl, “Evet, planlı bir felaketten söz ediyorum. Bunu anlamak için yalnızca 2003 Amerikan bombardımanından sonraki Irak'a bakmak yeterli. Irak medeniyetlerin beşiği ve binlerce yıl önce buğday tarımının doğduğu yerdir. Ebu Garib'de yüzlerce yılda geliştirilen buğday tohumu çeşitlerinin yer aldığı bir tohum bankası bulunuyordu. Amerikan bombardımanından sonra o tohum mahzeni tarihe karıştı. Artık kimse o tohumların nerede olduğunu bilmiyor. Düşünün, dünyadaki tüm tohum çeşitleri NATO destekli Svalbard'da bir araya getirilip kontrol altına alındığında, dünyadaki diğer paha biçilmez tohum bankalarını savaşlar ve terörist eylemler ile yok etmek çok kolay olacak! Sonrasında da Monsanto ve DuPont gibi devler kendi GDO tohumlarını tüm dünya çiftçilerine tek elden sunabilecekler. Yani tüm tohum çeşitlerini ele geçirdikten sonra dünyanın diğer tohum bankalarını, tekel oluşturabilmek amacıyla yok edebilirler” diyordu.


ESED'İ AYAKTA TUTAN VERDİĞİ TOHUMLAR

Kültür Bitkileri Çeşitliliği Küresel Yediemin Fonu Başkanı Cary Fowler, “Suriye merkezli Uluslararası Tarımsal Araştırmalar Merkezi'nden gönderilen numunelerle birlikte, şimdiye kadar elde bulunan tüm numunelerin yedeklendiğini” açıklamıştı. Suriye'deki tesisin ülkedeki çatışmalarda zarar görmediğini belirten Fowler, “Suriye'de yaşanan hadiseler, bir ülkenin dışında yedekleme çalışmalarının önemini açıkça gösteriyor” diye konuşmaktaydı. Hırsızlıklarını gizlemek için Irak ve Afganistan'daki savaşlarda tohum ambarlarının tahrip olduğuna ileri süren yalancı Fowler, Mısır'da geçen yıl yaşanan halk ayaklanmasında da bir ambardaki tohumlar ile Suriye rejiminin elindeki tohumların “kıyamet günü kasası” nakledildiğini de itiraf etmişti. BBC ise tohumlardan vazgeçmenin Beşşar Esed'in ömrünü uzattığını yazmaktaydı.

 

Yorum Yap

Diğer Haberler