Kemâl Özer
Eklenme Tarihi: 19 Mayıs 2018 00:00
Yiyip içmenin farz, vacip, mubah, mekruh ve haram halleri
Ramazan-ı ihyanın çok cephesi var. İşe ise beslenme ölçülerini değiştirerek başlamak şart.
Unutulmamalıdır ki, beslenmeyi İslamileştirmeden hayatı İslamileştirmek, Müslüman olmaktan Mü'min olmaya geçmek mümkün değil. O halde buyurun birinci adımı öğrenmeye…
Hz Peygamber (s.a.v.)'in, Mikdâm İbn Ma'dikerib (r.a.)'den gelen bir rivayette “Âdemoğlu, mideden daha şerli bir kap doldurmaz. Âdemoğluna belini doğrultacak birkaç lokmacık yeterlidir. Nefsinin galebesiyle illa da yiyecekse bari onu üçe ayırsın: Üçte birini yemeğe, üçte birini suya, üçte birini de nefesine ayırsın!” buyururlar. (Tirmizî, Zühd 47/2381; İbn Mâce, Et'ime 50/3349)
Efendimiz (s.a.v.)'in bu emir ve nasihatlerine rağmen, nefsi ve şehevi arzularına yenilen insanoğlu ve dahi Müslümanlar günümüzde ihtiyaçlarının üç beş katından fazlasını yiyip içmekte. Öte yandan her yıl yiyip içtiklerinin bir katını da çöpe atmakta.
Uluslararası teşkilatların verilerine göre her yıl 7-8 milyar insana yetecek gıda çöpe atılırken, bir o kadarının da ihtiyaçtan fazla yenilmesi nedeniyle, 15-20 milyar insana yetecek gıda 7 milyar insan tarafından tüketilmekte. Diğer yandan da milyonlarca, kimi verilere göre bir milyar insan açlıkla yüz yüze.
Müslümanların umursamadığı israf bahsinde sadece Frenkleri suçlamak doğru değil. Elbette israf insan olan herkes için kabul edilebilir bir davranış olamaz. Ama başta hayatı olmak üzere, her şeyini israf eden insanlığın hayatiyetini sağlamak için zaruri olan gıdalarını israf etmesinden daha tabii ne olabilir?
Müslümanların özellikle Ramazan'da yaptığı israflar ise ayrı trajedi. Ramazan aç kalarak arınma, açların halini anlama, bedeni dinlendirme ayı olması gerekirken, yazık ki daha fazla yiyip içilen, daha fazla çöp üretilen bir aya dönüştürülmekte.
Buradan hareketle hayatımızın hiçbir yerinde Resülullah (s.a.v.) Efendimizin örnekliğinin olmadığını söylemek yanlış olmasa gerek. Efendimiz (s.a.v.)'in hayatını merkezine alamayan bir ümmetin hali de ortada. Biz bugün, bu gerçekler üzerinden yiyip içmenin fıkhî yönünü ele almak istiyoruz.
Bakara Suresi 168'inci Ayet-i Kerimesinde Allah-ü Teâlâ hazretleri şöyle buyurur: “Ey insanlar! Yeryüzündeki tayyib ve helal şeylerden yiyin. Şeytan (ve benzerlerin)in adımlarını izlemeyin. Çünkü o(nlar) sizin için apaçık bir düşmandır!”
Taha Suresi 81'inci Ayet-i Celilesinde ise şöyle buyurur: “Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin tayyib olanlarından yiyin, bu hususta azgınlık etmeyin. Sonra gazabım üzerinize iner. Kimin de üzerine gazabım inerse, hiç kuşkusuz o, uçuruma düşmüştür!”
Hacı Hüseyin Aksakal merhum, “Keşkül” adlı eserinde bu Ayetlerden hareketle Müslüman'ın yiyip içmesini; farz, vacip, mubah, mekruh ve haram olmak üzere 5 kısma ayırıyor.
Ölmeyecek kadar yiyip içmek farz
Yorum Yap
Yorumlar