Dursun Gürlek
Eklenme Tarihi: 13 Mart 2022 21:37
Yazıma zeytinle ilgili bir fıkra ile başlamak istiyorum. Efendim, bir caminin imamı namaz kıldırırken Fatiha’dan sonra zammı sure olarak et-Tîn suresini okumayı arzu etmiş. “Vet-tîni, vezzeytûni” diye başlamış ama gerisini getirememiş. İkinci bir defa daha tekrarlamış, lakin yine tamamını okuyamamış. Üçüncüsünde de okuyamayınca hoca efendi, - çaresiz- “Allahüekber” deyip rükûa gitmiş.
Namaz bittikten sonra cemaatten biri, imamın karşısına geçip, “Hocam, bal gibi “Kulhüvellahü ehad” varken sen o acı zeytinle ne uğraşıp duruyordun?” sorusunu yöneltmiş.
O saf vatandaşın, kahvaltı sofralarımızın baş gıdasını, “acı zeytin” deyip hafife alması sizi yanıltmasın. Bilindiği üzere zeytin asıl tadını işte bu acılığından almaktadır. Böyle bir özelliğe ve güzelliğe sahip olan zeytinin tarihi, insanlığın tarihi kadar eskidir. Zeytin ağacına gelince, o da ağaçların en uzun ömürlüsüdür. İki bin, üç bin yıl yaşadıklarını botanikle ilgili kaynaklar belirtiyor. Başka söze ne hacet, yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de bile -yukarıdaki fıkrada da geçtiği üzere- zeytinden övgüyle bahsediliyor. Cenab-ı Hak işte bu Tin Suresi’nde incire ve zeytine yemin ediyor.
Bugünlerde Ege Bölgesi›ndeki bazı zeytin ağaçlarının kesilme ihtimalinden söz ediliyor. 1 Mart 2022 tarihli Resmi Gazete’de bir yönetmelik yayımlanıyor. Bu yönetmelik Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Maden Yönetmeliği’nde değişiklik yapılmasını öngörüyor. 21 Eylül 2017 tarihli Maden Yönetmeliği’nin 115. maddesine bir ek yapılıyor. Buna göre Ege Bölgesi’nin verimli zeytinlik alanlarında maden işletmesinin yeni madenlerinin gereği zeytinlikler kesilebilir, sonradan telafi edilebilir deniliyor.
Bu haber üzerine bazı köşe yazarları konuyu sütunlarına taşıdılar. Alınan kararın yanlış olduğunu, bu yanlıştan bir an önce geri dönülmesini dile getirdiler. Ayrıca zeytinin Kur’an’da övüldüğünü de ekleyerek zeytin ağaçlarının lehine sağlam gerekçe göstermek istediler. Bunun üzerine ben de merak ettim, adı geçen surenin tefsirini bir iki kaynaktan okudum. Mesela, İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri’nin Rûhü’l- Beyan isimli meşhur tefsirinin son cildinde bu mevzu ile ilgili olarak şöyle deniliyor:
“Zeytin bir yandan meyvedir, öte yandan katık ve ilaçtır. Zeytinin yağsız olan kuru topraklarda yetişmesinin yanında, çok faydalı bir yağ ihtiva etmekten başka hiçbir özelliği olmasaydı bile bu, ona şeref olarak yeterdi. Zeytin ağacı Kur’an’da adı geçen mübarek ve meşhur bir ağaçtır.
Muaz b. Cebel hazretleri bir gün, bir zeytin ağacına rastlar. Ondan bir parça dal kopararak dişlerini fırçalar ve sonra şöyle der: ‘Ben, Peygamber Efendimiz’i şöyle derken işittim:
Zeytin misvakı ne hoş bir misvaktır. O benim ve benden önce gelen peygamberlerin misvakıdır.
Zeytin ağacı üç bin sene yaşayabilir. Bu ağacın özelliklerinden biri de tıpkı hurma ağacı gibi uzun süre susuzluğa dayanabilmesidir. Zeytinin meyvesi erkenden koparılırsa bozulur ve bütün yeşilliklerini atar, yaprakları dağılır. Zeytin ağacının, toprağı sıkı, yapışkan olan yerlere dikilmesi gerekir. Çünkü böyle yerlerde toz çok olur ve toz ağaçtaki zeytin meyvesi üzerine ne kadar çok kalkıp konarsa zeytin o derece yağlı ve olgun olur ve bu kül sürme taşı yerine geçer.
Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: Zeytinyağına yapışınız, çünkü o safrayı açar, balgamı giderir, sinirlere sağlamlık verir, bayılmayı engeller, ahlakı güzelleştirir, nefsi hoş eder, gam ve kederi giderir.”
Merhum Elmalılı M. Hamdi Yazır’ın “Hak Dini Kur’an Dili” isimli kıymetli tefsirinde de zeytin ve zeytin ağacı hakkında son derece alaka celbedici bilgiler bulunduğunu bu arada belirtmiş olalım. Tabii ki, diğer müfessirin-i kirâm hazeratının muhelled tefsirlerinde de…
Efendim, bu yazının eksik kalmaması için aşağıdaki satırları da kaydetmek gereğini duydum.
Benim, şahsına ve eserlerine karşı öteden beri ilgi duyduğum ilim adamlarından biri de Balıkesir Edremitli Tahir Harimi Balcıoğlu’dur. Kitaplarını, özellikle “Tarihi Medeniyette Kütüphaneler” isimli anıt eserini defalarca okudum. Yıllar önce Kadıköy sahaflarından Nail Bey merhumdan -biraz da yüksek bir fiyata- satın aldığım bu kitabın yeni baskısı- önemli ilavelerle – Büyüyenay Yayınları tarafından neşredildi. Müellifimiz Türk Tarihinde Mezhep Cereyanları, Tarihte Edremit Şehri, Konya Selçuklu Sultanları ve Batıniler, Karnak Mabedinde Bir Gece, Nakli İlimler Tarihi, Medeniyet Tarihinde Kadınlar gibi daha bir takım önemli eserlere de imza attı. Merhumun kalem ürünlerinden biri de “Tûbâ ve Zeytin Ağaçları Hakkında Mitolojik Nakiller” adını taşıyor. Mademki zeytini anlatıyoruz onun vereceği bu bilgileri de bu satırların arasına yerleştirelim. Tahir Harimi merhum, “İslamiyette Tûbâ Ağacı”, “Mukaddes Zeytin Ağacı”, “Mezopotamya Kazılarında Zeytin”, “Zeytin Adını Alan Şehirler ve Mühim Mahaller”, “Eski Arap Edebiyatı Tarihinde Zeytin”, “Zeytinin Eski Tababette Mevkii” gibi ara başlıklarla hazırladığı araştırmasının bir yerinde şunları söylüyor:
“Kur’an’da zeytin hakkında birçok âyet vardır. Zeytinin ilahi bir kudsiyetle anıldığını, bilhassa Tin Suresi’nin birinci âyetinin ikinci kelimesinde görüyoruz. Allah, bu meyveye kasem ediyor. Fakat bu mühim âyetin üzerinde Kur’an’ı tefsir eden büyük alimler, muhtelif tevcihlerde bulunuyorlar. Allah yalnız bir alem olan bu isme, yani zeytine değil, o zeytinin bittiği yerlere kasem ediyor, diyorlar. Çünkü o muhitlerde asırlarca Allah’ın irade ve emirlerini beşeriyete öğreten resuller gelmiştir. Vahye mazhar olan şanları yüksek kimseler o yerlerde yaşamışlar ve Allah’ın birçok nimetiyle süslenen o kıt’aların mübarek ve şerefli birer memleket olduğuna yine İsra Suresi’nin birinci âyetinde ‘Bâreknâ havlehû’ tabiriyle işaretlenmektedir.
Fakat ne de olsa ‘Ve’t-tîni ve’z zeytûni’ kelimeleri birer alem, yani birer isimdir. İslam an’anelerinde, bilhassa hadislerde de zeytinden, faydalarından ve şifalarından bahsolunmaktadır. Meşhur hadis hafızlarından Mısırlı Celâleddin-i Suyûtî bu hadislerden bazılarını (Câmiü’s-Sağir C.1 S.4)
İbn-i Abbas’dan naklederek yazıyor. Resul-i Ekrem, ‘Zeytin yemeye devam ediniz ve onun yağıyla yağlanınız. Muhakkak ki o mübarek bir ağaçtır’ ‘Zeytin yağı içiniz, âzâya kuvvet verir ve balgamı kestirir’ buyurmuştur.”
Mademki Efendimiz ona “Mübarek” sıfatını münasip görmüştür, öyleyse zeytin ağacına dokunmayınız!.
Yorum Yap
Yorumlar
Ormanlarımız yanıyor, yanan yerlere neden ZEYTİN fidanları dikilmiyor? sorusu aklımı çok meşgul ediyor, sözü geçen biri konuşsa şu mevzuyu ilgili idare ile çok güzel olur, hele zeytin ağaçları dikilse fevkaladenin fevkinde olur.