Kemâl Özer
Eklenme Tarihi: 01 Mart 2010 00:00
28 Şubat’ta İstanbul’da Sağlık skandalı
Burası Türkiye olunca hangi sıfat ve güçte olursanız olun herkesin başına gelir bu tür uygulamalar.
Bu ülkenin anayasasında “adalet devleti” yazmıyor.
Ne yazıyor? “Hukuk devleti”
O hukuk devletinin kanunları da ‘don lastiği’ gibidir. İstediğin yerinden istediğin yöne sündür sündürebildiğin kadar.
Hani derler ya ‘bir hukuki meseleyi iki hukukçu tartışırsa üç görüş çıkar’ diye. Aslında işe bu cümleyi düzeltmekten başlamalı. Bu ülkede kaç ‘hukukçu’luk vasfına haiz var ki görüş ortaya çıksın.
Ben diyeyim bir elin parmağı siz deyin iki elin parmağı kadar.
367’cüleri hukukçu sayarak ne hukuka ne de ülkeye haksızlık etmek istemem.
Bu ülke sorunlarını kanun devleti olmaktan vazgeçip, adalet devleti olmaya karar verdiği gün, bitecek bir sorundan söz etmek istiyorum.
Elbette adalet devletine dönüştürmekte siyasetçi, bürokrat daha isabetli bir ifadeyle Ankara’nın yapabileceği bir iş değil. Onlar buna ne muktedir ne de niyetli. Bunu ancak bizler sağlayabiliriz.
* * *
Bendeniz mecbur kalmadan ne doktora giderim ne de ilaç içerim.
İmmün sistemi zayıf bir olarak zaman zaman rahatsızlıklar yaşasam da genellikle tabiî yöntemleri tercih ederek tedavimi yapmaya gayret ederim.
Dün gece 02:00 sularında şiddetli bir ağrı ile uyandım. Sol böbreğim öğle şiddetli ağrıyordu ki –bu acıyı çekenler bilir– hareket kabiliyetimi yitirmiştim.
Eğrilip doğrulamıyordum. ‘112 Acil Servisi’ arayıp yardım istedim.
Karşıma çıkan ve ismini vermekten imtina eden, yüksek yetkili, merhamet yoksunu bürokrasimiz, ‘trafik kazası ve ölümlü bir olay olmadığı dışında ambulans göndermediklerini ve böbrek hastalıkları için ambulans göndermeyeceğini kendi imkânlarımla gitmem gerektiğini’ belirtip yüzüme telefonu kapattı. Tekrar aradığımda da gördüm ki ne ‘Nuh’ demeye ne ‘Peygamber’ demeye niyetleri yoktu. Kendilerine yakışanı yapıp yüzüme telefon kapatıyorlardı.
Bunun üzerine ‘155 Polis’ aradım. İsmini de belirten kibar polis memuruna durumu anlattım. Kendi bana araç gönderebileceğini ifade etti. Amacım olayın kayda geçmesi olduğunu normal bir araçla gidebilecek durumda olmadığımı belirtikten sonra teşekkür ederek kapattım.
Bu kez bazı bakanlık bürokratlarını aradım. Nafile hepsi cepleri kapatmış.
Başbakanlık Alo 150’yi aradım, belki biri çıkarda halden anlar mı ki diye. O servis tümüyle horlayarak, ‘şimdi uyuyoruz. Mesai saatlerinde tekrar arayın’ diyordu.
112’nin Nöbetçi amirini aradım. Aynı hikâyeleri anlatmak istedi ama ‘tokum olduğumu bana gerekenin hikâye değil ambulans olduğunu’ söyledim.
Birkaç görüşme neticesinde birileri ikna oldu ve nihayet adresimi aldılar ve 15 dakika sonra bir ambulans geldi.
Araçtan inen bayan doktor, beni ambulansla götüremeyeceğini, koca Fatih İlçesi’nde sadece bir ambulans bulunduğu kendi imkânlarımla gitmem gerektiğini vs vs saygısız üslup ve ses tonuyla saydı döktü. (Şayet Fatih’te sadece bir ambulans var vay bu şehrin haline)
Biraz insafa geldi ve bu kez götürüyorum ama bu adrese bir daha ambulans çağrısı gelirse kendisinin beni asla ambulansa almayacağını bilerek bineme emir buyurdular.
Ambulans hareket etti. Her yer savruluyor. Dolap kapakların bir şeyler çarpıyor oksiyen tümünün aparatları bir o yana bir buna savrulup dururken ‘Hipokrat andı içmiş’ ama merhamet yeminden bihaber zatın homurtuları ile Vakıf Gureba’ya intikal ettik.
Sedye ile beni acil servisi götürdüler. Orada doktora bol Latinceli tıbbi terimleri döktürdükten sonra, aslında acil hasta olmadığımı fakat olay çıkmaması için bir emirle getirdiğini aktardı. O doktor cerrahi acile götürmelerini belirtti. Bu kez cerrahi acile intikal ettirdiler. Bu kez aynı cümleler o görevliye…
Beni umursamayan nöbetçi doktor, kayıt işlemlerini yaptırmadan bakamayacağını belirterek giriş işlerini yaptırmamızı emir buyurdular. Kendisine, nüfus kâğıdım yanımda yok, TC kimlik numaramı unuttum, ben hastayım ve öncelikle benimle ilgilenmesi gerektiğini evrak işleri sonra yapacağımızı söyledim ama aynı rahle-i tedristen ve bürokratik tornadan çıkmış oldukları için, ‘Bilgisayar sistemi ile çalıyoruz giriş yapılmadan tedaviye başlanmaz. Böylece öğrenmiş olursun’ şarkısını terennüm buyurdular.
Kılını kıpırdatmaya niyetli olmayan Hipokratçı arkadaşın emirlerini dinleyip acıdan kurtulmak için giriş işlemlerimizi yaptırdık.
Evrakları alınca emziğini almış bebek gibi görevlilere kan alma emrini lütuf buyurdular. Bir buçuk saat sedyede acı içinde bekledikten sonra tetkiklerimizin sonuçları geldi. Böbrek taşı düşürdüğümüz ve ileri derecede enfeksiyon geçirmekten olduğumuz belirtildi.
Serum iğne uygulamaları sonrasında nöbet değişimi olduğunu bizimle başka bir doktorun ilgilendiğini anladık reçetemiz yazılırken. Birde ne görelim bizi ambulansa almak istemeyen ekipten biri hastalanmış aynı ambulansla aynı servis getirilmişler.
Taburcu işlemlerimizi yapmak istediğimizde biliyorduk ki bizi bekleyen süprizler olacak. Yanılmadık. Şimdi Acil Sağlık Uygulamalarını test etme vakti gelmişti.
Bağkur’a borcunuz var. Masrafları nakit ödeyeceksiniz’ denildiğinde ‘paramız yok bu nedenle de Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği
Yorum Yap
Yorumlar