Kemâl Özer
Eklenme Tarihi: 23 Mart 2020 01:00
Erkekliği yok eden korona, çipli ilaç ve aşılar!
Aslına bakarsanız Zapsu’nun söylediklerini sadece filmleri değil genetik mühendislik yahut biyo-teknoloji ile ilgili gelişmeleri takip edenler biliyordu. 2010’da Tapınakçılar’ın kurduğu şeytanilerin merkez üssü İsviçre’de büyük baronların kontrolündeki Novartis, ‘Sensor Based Drugs’ adını verdiği sensörlü/çipli ilaç ve aşılar geliştirdiğini duyurmuştu. Bir yıl kadar sonra ise tıp çevrelerinin Vatikan’ı FDA, ‘Sensor Based Drugs’ adıyla Novartis ilaçlarını ruhsatlandırdı.
Yutturulan bu sözde ilaçlar, mide asidi ile aktive oluyor ve ardından kablosuz haberleşme başlıyor. ‘Strategic Program Director, Data42’ adı verilen Microsoft’un da işin içine dâhil olduğu yeni proje/ler çok büyük medikal buluş veya devrim olarak takdim ediliyor. Erken teşhiste kolaylık gibi pazarlanan iş, uzun zamandır Pentagon’un da gündeminde. ABD, askerlerini bir robot gibi uzaktan kontrol edip yönlendirmeye çalışıyor. Aynı meseleyle Çin’in de ilgilendiği bir sır değil.
Vücuda yerleştirilen bu çipler, herkesin kimliği yerine geçecek, herkes böylece kontrol altında tutulacak, çip takılmayı reddedenlere sağlık sigortası yapılmayacak, bankada hesap açılmayacak. Yani bütün dert insanın robotlaştırma usulleriyle kontrolü. Ya gönüllü teslim olacağız, ya genetiği değiştirilmiş virüsler aracılığıyla teslim alacaklar yahut da direnip özgür kalacağız.
‘Taş devrinden sonra nasıl bizim cinsimiz yaşayabildi?’ diyerek evrime inancını izhar eden Zapsu, “Çok değil 15-20 sene sonra insanların bambaşka bir cins haline gelme durumu var. Bu, şu anda yaşadığımız son normal insan jenerasyonu…” diyor ve son yılların şişirilen Yahudi’si Yuval Noah Harari’den örnekler veriyordu. Belli ki vicdansız teröristlerin fikirlerini yayacaklardan biri de Harari’nin kitapları olacaktı ve öyle olmaya devam ediyor.
Davos’ta yaygınlaştırılması kararlaştırılan ID2020 adlı proje ise, insanı insanlıktan çıkarıp ID’si üzerinden güdecekleri robot insan olmanın başlangıcı olan dijital kimlikmiş.
Silikon ve metal karışımından oluşan, kablosuz haberleşme sağlayan yani RF / Wi-Fi özelliğine sahip ilaç ve aşılar ise geleceğin hırsızı bir teknoloji. Kılıçtan keskin bu sözde ilaç, daha gerçekçi ifadeyle biyo-nanogenetik silah, bir saç kılından 10 kat daha ince. Yani bir saç kılı 50 mikro milimetre iken, bunlar 5 mikro milimetre. Bu yüzden çıplak gözle görülmesi mümkün değil.
İnternetin IP ve cep telefonlarının IMEI numarası gibi her biri özel bir ID/IP’ye sahip. Bunu yutan kişilerin bedenleri ve muhtemelen beyinleri, cep telefonu teknolojisi ile uzaktan yönetilebilir hâle getiriliyor. Kimse bunun üzerine kafa yormuyor. Eski Sağlık Bakanı Recep Akdağ, bu teknolojinin Türkiye’de uygulanması gerektiğini söylemişti. Türkiye’de süreç ne aşamada bilmiyoruz.
İlk olarak organ nakli olan ve organ yetmezliği yaşayanlar için kullanılacağı duyurulan bu teknoloji, artık herkes için geçerli. Hatta hasta olmanıza bile gerek yok. Bebeğinize aşı yaptırdığınızda yahut yarın korona aşısı diye önünüze konulacak olan yeni biyo-nanogenetik ilaç/aşı/silah, haberiniz bile olmadan size de enjekte edilebilir.
Sonrası basit…
Cep telefonunuza bir mobil uygulama yükleyeceksiniz. Cihazınıza, size enjekte edilen ‘Sensor Based Drug’un ID numarasını girdiğinizde işlem tamam. Projenin sahiplerinin sizi izlemesi için buna da gerek yok. Size ait ID zaten düşmanınızca biliniyor ve bu yeni düşman 5G teknolojisi ile hücrelerimize kadar girecek internet sayesinde. Artık sizi birileri uzaktan izleyip dilediğinde müdahale edecek. Pazarlama bahaneleri ise “Hastaneye gitmeyeceksiniz, kan ve diğer değerlerinizin kontrolü, ilaçlarınızın dozu otomatik ayarlanacak” vs.
Bu hususla ilgili 2012 yılında Popular Science dergisinde yer alan bir haberde, David H. Koch Enstitüsü Başkanı Prof. Robert Langer’ın geliştirdiği küçük silikon çiplerden oluşan bir ilaç kaynağı cihaz duyurulur. Haberde “İlk olarak kemik erimesi hastalığı olan kadınları kapsayan çalışmada, kablosuz mikroçipler başarılı bir şekilde hastalara günlük ilaçlarını verdi. Gelecekte herkesin vücuduna yerleştirilecek olan bilgisayarlı dispanserler, eczane ve doktorun yerini alacak. Vücudunuzdaki bu cihaz, kanınıza uygun dozda ilaçları otomatik olarak dağıtacak. Bu küçük kablosuz çipler, ağrıyı ve rahatsızlığı azaltacak ve butona basılmasıyla hastalar ihtiyacı olan ilacı tam olarak uygun dozda alacaklar. Gerektiğinde uzaktan aşılanabilecekler” deniliyordu.
Dikkat edin, bilim kurgu filminden değil, başlamış bir uygulamadan söz ediliyor!
‘İSRAİL ASKERLERİNİN DERİSİNDE ÇİP VAR’
Yorum Yap
Yorumlar