Kemâl Özer
Eklenme Tarihi: 24 Eylül 2014 00:00
EBOLA ya da Afrika’yı insansızlaştırmak
Ebola’yı anlamak için çok değil 15 yıl öncesine bakmak yeterli. Önce tavukları hibritleştirip tescil ettiler. Yani özel mülkiyetlerine geçirdiler. Bunların herkese pazarlanabilmesi için yerel türlerin yok edilmesi gerekiyordu. Bunun içinde laboratuarda geliştirilen “kuş gribi” masalı sahneye kondu.
Bu şeytanlığın detaylarını “
Deccal Tabakta” eserinde anlatmıştık. Bir tarafta
Bush Ailesi’nin şirketleri, diğer tarafta
Donald Rumsfeld Tamiflu ilacı ile -
hizmetlerinin ödülü olarak iktidardan giderayak- parsayı toplatmıştı.
Doğrusu çok başarılı bir girişimdi ve amacına da ulaştı.
Kuş gribi için Tarım Bakanlığımız üstüne düşen rolü çok güzel oynayıp, yerli ırklarımızı astronot kıyafetli elemanlarına imha ettirmişti.
Dünya pazarları, et tavuklarında Amerika ve Fransız şirketlerinin Ross, Cobb ve Hubbard, yumurta tavuğu olarak ise Hy-Line Brown, Isa Brown, Bowans Brown, Lohman LSL, Hy-Line W-36, Hy-Line W-98, Isa Dekalb White, HN Süper Nick, Red Star, Golden Comet marka hibrit civcivlerce işgal edildi.
Daha sonra yeni bir laboratuar virüsü olan “Domuz Gribi” tezgâhlandı. Sağlık Bakanlığı henüz onay almamış, dahası henüz üretilmemiş, hatta varlığı bile kamuoyunca bilinmeyen sözde domuz gribi aşılarından sipariş etti tam 48 milyon adet.
Bu işlerde bir domuzluk vardı ve birkaç kişi kamuoyunu uyarmak için büyük mücadele verdik. Ardından tehditler geldi. Üstelik bu tehditler TBMM kürsüsünden yapılıyordu herkesin gözü önünde.
Hem de '
milyonlarca insan domuz gribinden ölecek' kehanetinde bulunarak paniğe neden olan Dünya Sağlık Örgütü Başkanı
Margaret Chan’in domuz gribi aşısı olmayı reddetmesi, sinsi büyünün bütünüyle bozulmasına neden olmuştu.
Kuş gribiyle tavuk türlerini yok ederek soykırımda başarılı olanlar, domuz gribinde ifşa/afişe olmuşlar, bu nedenle insan üzerindeki soykırımda başarılı olamamışlardı.
Dünyanın
225 milyon insandan oluşmasını kurgulamışlardı. Ana mahfillerinde aldıkları kararlar son denemede hedefine ulaşmamıştı. Bu da, iblisin yardımcılarını kızgın boğalara dönüştürüyordu.
Kırmızı görmüş İspanyol boğalarına dönen küresel mafya, bir yandan insan sayısını, diğer yandan da sömüre sömüre bitiremedikleri Afrika’ya dünyanın ilgisini azaltmak istiyorlardı.
Ayağa kalkacak yahut da başkalarının kontrolüne girecek bir Afrika uykularını kaçırıyordu.
Ta 1950’lerde dünya nüfusunu azaltmak için Nüfus Konseyi’ni kuran 2. büyük baron David Rockefeller boş durmaya niyetli değildi.
“Dünyanın en zengin Siyonist ailelerinden biri olan Rockefeller Ailesi'ne ait Rockefeller Foundation'ın (Rockefeller Vakfı) 1 Haziran 2010'da yayınladığı raporda, pandemi yani sözde salgın hastalık nedeniyle, teknolojinin kullanım alanları şöyle belirlenmiş:
Havalimanları ve diğer kamusal alanlarda, gelişmiş MRI cihazları bulundurulacak. Bu cihazlar sayesinde kalabalık içerisinde 'anormal davranışlı' kişiler kolayca tespit edilebilecek.
Bulaşıcı hastalıkların erken tespit edilebilmesi için yeni tarama cihazları geliştirilecek. Özellikle hastaneler ve hapishanelerden çıkan insanlar için bu taramalar zorunlu olacak.
Seyahat engeli -öngörülüyor demek ki- yüzünden, tele-konferans ve iletişim teknolojileri etkin ve ucuz hale getirilecek.
Korumacılık ve ulusal güvenlik endişeleri yüzünden her ulus, bağımsız bir bilişim ağı kuracak. Çin'in kendi geliştirdiği güvenlik duvarı teknolojisini örnek alıp, kendi "duvarlarını" inşa edecekler. 'www' parçalı hale gelecek.
Nasıl; senaryo bir bilim kurgu filminin özeti gibi değil mi? Sunulan veriler domuz gribi verilerine göre daha ürkütücü gelmiyor mu?”
EBOLA salgını(!) ile ilgili haberleri takip ediyorsunuzdur. Bu haberlerden sonra Afrika’ya gidesiniz gelir mi? Oralarda yatırım yapabilir misiniz? Peki, uçakta bir Afrikalının yan koltukta oturmasını ister misiniz?
İtiraf edin, hiçbir riski olmadığından yüzde yüz emin olsanız da istemezsiniz. Sizi suçluyor değilim, çünkü bu şeytanî tasarım bilinçaltınıza kazındı.
İçinizden bazıları “ben giderimde, otururumda” diyebilir. Sözle eylem ne kadar örtüşür bilemem ama dünyaya tapan ve ölümden korkan yatırımcılar da sizin gibi düşünebilir mi?
Demek ki tek ölümcül olan EBOLA değil, EBOLA’nın arkasına gizlenen sinsi plan belki daha ölümcül!
EBOLA ya da dün çıkmış ve yarın çıkacak benzer virüslerin, kirli emelleri için laboratuar virüsleri olduğundan asla şüphe duymamak gerek.
Bununla EBOLA türü virüslerin tehlikesiz falan olduğunu söylüyor değiliz. Tehlikeli yani ölümcül olmasa neden servis etsinler ki?
Gerçek amaç, kendi geleceği için tek temiz saha olarak gördüğü Afrika’dan dünyayı uzak tutmak. Bunun için buranın insandan arındırılmış bölge olması gerekiyor. Biraz ırgat/köle kalmasında bir sakınca da yok tabi.
1994’de Ruanda’daki katliamda ya da Afrika’da çıkarılan diğer iç savaşlar da bu aşağılık planların bir parçası. Unutmayın dünyanın en zengin yer altı ve yer üstü kaynakları Afrika’da. Özellikle Ruanda’daki elmaslar, dünyanın en büyük baronuna ait.
Bill Gates Vakfı’nın milyarlarca dolar harcayıp Afrika’daki çocukları kısırlaştırmak için sürdürdüğü
aşılama faaliyetleri de cabası…
İyi ama neden amaçlarına tam anlamıyla ulaşamıyorlar? Bu durumda biz susalım şair konuşsun:
Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır!
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır!
Yorum Yap
Yorumlar