Kemâl Özer
Eklenme Tarihi: 24 Aralık 2013 00:00
‘225 milyon insandan oluşan bir dünya kurguluyoruz’
Aşı; bulaşıcı hastalıklar görüldüğü dönemlerde, buna karşı bağışıklık sistemini güçlü tutmayı amaçlayarak çıkmış bir çalışmanın ürünü. Ancak eldeki örnekler, aşıların artık sadece bu amaçla uygulanmadığını gösteriyor.
Günümüzdeki anlamıyla ilk aşı uygulamalarının mazisi, 18. yy’a kadar uzanır. Bizdeki ilk aşı uygulaması ise şark çıbanının, vücudun çıkmayan bir noktasına bu çıban mikrobunun bulaştırılmasıyla yapılmıştır.
Aşı çalışmalarına en büyük katkıyı II. Abdülhamid Han yapmıştır. Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekildiği yıllar aslında ‘yenidünya düzeni’nin de fiilen inşa edildiği yıllardır. Bu yeni dönemi tasarlayanlar, ‘dünya nüfusu çok ve bununla mücadele edilmeli’ görüşündedirler. Bunun içinde gıda, aşı ve ilaçlar, Kissinger’inde ifadesiyle ‘benzersiz bir silah’ olarak onları beklemektedir.
Yeni Türkiye, aşılar konusunda Osmanlı mirası ‘Baktetiyolojihane-i Şahane’, ‘Refik Saydam Hıfzıssıhha’ olacak ve yeni aşı üretim merkezi olarak yoluna devam edecektir. Ancak dünya değişmiştir. Sahnede yeni oyuncular vardır ve herkesin hem zihinsel, hem de damardan aşılanması gerekmektedir. İlk aşılar zihinsel olarak yapılır. Zihinsel aşılaması tutanlara da, bedensel aşılar yaptırılacaktır.
Müteakiben aşıların önemli bir kısmı batıdan ithal edilmeye başlar. Sağlık Bakanlığı’nın 11 Mart 2013 tarihli resmi yazısına göre; Türkiye, 1940’larda birçok ülkeye aşı satan bir ülke haline gelmiştir. Bakanlık, üretimin ‘ekonomik bulunmaması’ gibi sebeplerle, süreç içerisinde aşı üretiminin oldukça azaldığını, BCG aşısının üretimine 1998 yılında son verilmesi ile birlikte, ülkemizde birkaç anti-serum hariç insan aşıları üretiminin son bulduğunu belirtiyor.
Yorum Yap
Yorumlar